Sanırsınız ki Bayburt’un her tarafı yılanlarla istila olmuş, adım başı
“yılancı”lar ve sizin peşinizden koşturuyorlar. Hele bir de gerçekten sizin
bir yerinizin sektiğini görmesinler. Çarşaf (Çar) giymiş kadınlar, koşturur
peşinizden, ellerinde yılanlarıyla.Yok bu her zaman böyle değil Bayburt’ta.
Bayburt, kültürel değerleriyle, tarihi varlıklarıyla, yer altı kentleriyle,
yeni bulunan mağaraları ile ve manevi önderleri olanda bir ilimiz ama ben
özellikle yeni kuşağın ilgisini çekeceğini umduğum için öncelikle
yılanlarını yazmak istedim.
Tek başına gerekçeniz “yılanları görmek” olsa ve kalksanız Türkiye’nin her
hangi bir yerinden Bayburt’a gitseniz de, inanın buna değer. Olabildiğince
özgür bir piknik de diyebilirsiniz, müthiş bir dinlence de ve tabiî ki
eğlence de hem de yılanların arasında. O köy, Bayburt’un ovalarında,
pınarların yerden kaynadığı zaten adını da o pınarlarından almış, Kırkpınar
köyü.(Çıphınıs) Bayburt’un- Gümüşhane-Trabzon Devlet Karayolu üzerindeki
yolu Akşar (Balahor) beldesi’nden sapılarak köye ulaşılıyor. (Yolları
toprak ama asfaltı aratmıyor)
Genellikle “yılanlı tedavi”, “yılanlar ürküttü”, “doktor yılanlar” gibi
başlıklarla haberlere konu edildi Kırkpınar. Gerçekten de Mayıs’ın 19’unda
Atatürk Samsun’a çıktı ama o tarih, Kırkpınarlılar için köylerine ziyaretçi
akınının başladığı gündür aynı zaman da..Çünkü, o gün aynı zaman da Mayıs
ayının üçüncü haftasıdır. Ve toprağın ısınmasıyla da eski adı Çıphınıs yeni
adıyla Kırkpınar’ın kayalarından çıkan boyları bir metreyi de aşan
yılanlar, güneşlenmek üzere yer yüzüne çıkarken, bunu fırsat bilen köylüler
de sabahın ilk ışıklarında bu Kırkpınar’ın genel anlamda “pınar” ama
yöredeki adlarıyla da “Göze”lerin old.............haberin
devamı için tıklayın