Doğubeyazıt’ta çay içerken akşam olmak üzereydi. Doğubeyazıt’ta mı kalmak
lazım yoksa Iğdır’a gidip orada mı kalalım diye düşünürken, her ikisinden de
vazgeçip, Ağrı Dağı’nın yamaçlarında yapılan şu temsili Nuh’un gemisine
gitmeye karar verdik. Ama karanlık çökmeden bu gemiyi bulmalıydık. Kimseye
de sormadık, nasılsa yoldan görürüz diye düşünmüştük. Yola koyulduk, Iğdır’a
doğru ama o Sarısu vadisinde bir rüzgar esiyor ki sormayın,toz dumana
karışıyor. insanı uçuruyor o derece sert bir rüzgardı. Zaten hız yapmıyoruz
ama o rüzgarın sizi savurur gibi yapıyor olması da yetiyor. Rüzgarın hani
bir melodisi vardır, ıslık gibi işte o melodi ile yol alırken biraz da daha
da fazlası olabilir mi kaygısı ile ürküyoruz ama çok değil tabi.
Karabulak’a varmadan yolda duran vatandaşın birini alıyoruz arabaya, ona
soruyoruz Nuh’un gemisi maketini. İyi ki de almışız, zaten hava kararmaya
yüz tutmuş ve Nuhun gemisi maketi de zaten D 975 karayolu, yani E-99’dan da
gözükmüyormuş. Elmagöl’e geçmeden yol dan sağa Korhan yaylası yoluna
sapıyoruz, Ağrı dağı’na doğru. 1,5 kilometre sonra da zaten gemiyi
görüyoruz. Daha yeni yapıldığı her halinden belli, ahşaplar pırıl pırıl
parlıyor. Yanına varıyoruz, uzaktan küçük gözükse de yanına vardığınızda
Ağrı dağı heybetinde değil ama o doğada insan eli ile yapılmış bir eseri
görünce hele bir de yanında dalgalanan flamaları ile bu dağın yamacına insan
elinin değmiş olması duygulandırıyor bizi.kilidi yok, kapısından içeri
giriyoruz. Orada yukarıda esen o Rüzgar da yok ama soğuk vardı, geminin
maketinin içinde ısınıyoruz.Geminin içinde ağaç kokusundan başka hiç bir şey
yok. İnsanlar bir eser yapmışlar, ıssız bir dağ başında diyorsunuz ama
sadece bu kadar mı.................haberin
devamı için tıklayın
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
ilginiz için teşekkürler