12 Ağustos 2010 Perşembe

“Ne dedi Nafiya ne dedi?”


  Şimdilerde “açılım” deniyor ya aklıma geldi, “poşa”,  “elekçi”, “roman”, “çingene”leri hatırladım yeniden. Bizim için “başka insan”lardı onlar. Eskilerde yoktu öyle açılımlar pek. Biz o zamanlar zaten farklılıkları harmanlayarak yaşıyorduk. Yıllar öncesi, çocukluğumuz da  biz her yaz mutlaka yaylaya göç eder, yazın o kavurucu sıcaklarını serin, her öğleden sonra, gökyüzünde parçalı bulutların görünmesiyle esen hafif rüzgarlarıyla yeni adıyla, Bayburt’un  Pamuktaş ama eski adıyla da  Ermene’de geçirirdik. Biz yayla derdik ama orası aslında Bayburt’un bir köyü. Ama biz, oranın yaylacısıydık.
 

 
Düşünsenize bundan 40 yıl öncesini. Yollar dan tutun suyundan, çeşmesinden, komundan,damından o dönemler betonun moda olmadığı, “kerpiç kerpiç üstüne” türkülerinin anlattığı, daha yeni Elazığ Depreminde hani 42 vatandaşın ölümüne yol açan depremdeki can kayıplarının tek sorumlusu(!) gibi gösterildiği o evler dönemi. Bizim ev, köyün hemen Güney yakasında bir çimende, seyranlık bir yerdeydi. Delemerun (Deliömer) Ahmet’in evi, Tutiya yengenin evi Hacı Mahmut dayın evi, Hüseyin dayı ve   İshak abinin evleriyle komşuyuz. Yukarda da   Tas Hasan dayı, Tophasan dayı , Mecit dayı ve Sabri dayların evleri var. 
 

 
Tutiya yengenin evinin yanına doğru uzayan bizim için yayla çimeni, top oynadığımız geniş alandı. Bir gün  köyde “çerçiler gelecek” diye konuşulmaya başlandıydı. Çerçi, “gezici satıcılar” demek ama bunu şimdilerde biliyoruz, o zamanlar daha okullu değiliz, bilmiyoruz ve tabiî ki her yeni şey bizim daha da ilgimizi çekiyor. Gerçi annemler de köye bir şey satmak için gelenlere “çerçi” derlerdi ama öyle köyde çadır kurup, belli bir süre kalanla........haberin tamamını okumak için tıklayın

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ilginiz için teşekkürler